ALAN MCMONAGLE BİYOGRAFİ

Alan McMonagle radyo programları için metin yazarlığı yaptı ve iki öykü seçkisi yayımladı (Psychotic Episodes ve Liar Liar). İlk romanı olan Ithaca 2017 yılında iki kitaplık bir anlaşmanın ilk kısmı olarak Picador’dan çıktı ve Desmond Elliott İlk Roman Ödülü ve Dublin Edebiyat Ödülü’ne aday gösterildi, İrlanda Kitap Ödülü finaline kaldı. İkinci romanı Laura Cassidy’s Walk Of Fame 2020 yılında yayımlandı. İrlanda, Galway’de yaşıyor.

UYANIŞ

Artık öldüğüne ve zarar görmeyeceği güvenli bir şekilde toprağın altına gömüldüğüne göre, herkes Briar Martin’in harika bir adam olduğunu düşünüyordu.

Çok zekiydi. Bir şairin ruhuna sahipti. Arabalarla ilgili her şeyi bilirdi. Harika bir gözlemciydi. Balıkların arkadaşıydı.

Bütün bunlar beni çok üzüyor.

‘Neden bütün bunları ona hayatta ve sağlıklıyken söylemediler ve hayatımızı perişan ettiler?’ diye sordum.

‘Yok öyle hem karnım doysun hem pastam dursun,’ dedi büyükbabam.

Briar Martin annemin erkek kardeşi, benim dayımdı. Ailenin yüz karasıydı. Hiç evlenmedi, kariyer yapmadı, söyleyecek güzel bir sözü hiç olmadı, asla gülümsemezdi, en azından insan içinde. Cep telefonu bile yoktu; bu, herkese dünyayla bir ilgisi olmadığını açıkça gösteriyordu. Güzel vakit geçirmekten anladığı dirseklerini bar tezgahına koyup ellerini çenesine dayayıp kaşlarını çatarak bardağındaki kara uçuruma gözlerini dikmekti. Bunu sonu gelmeyen saatler boyunca yapabilirdi. Nihayetinde taburesinde kıpırdanabilir, uzunca homurdanabilir, bardağını kaldırıp kafasına dikebilirdi. Bir kadeh daha söylediğindeyse bardağının yarısı hep dolu olurdu. Ya da yarısı boş, herkesin bardağa nasıl baktığına göre. Bu onun mutsuz görünümünün bir parçası derlerdi. O adam daha ortada karşı çıkılacak bir şey olmadan karşı çıkar da derlerdi ve başlarını bilgece sallarlardı. Herkes onun mutsuz bir adam olduğunu düşünürdü.

Annem kardeşi öldüğü için mutsuz görünüyordu. Ama bir kardeşi daha vardı. Evli, kariyerli, söyleyecek güzel sözleri olan ve her daim gülümseyen, en azından insan içinde. Aslında iki kariyeri vardı ve her biri için birer tane arabası. İki tane de cep telefonu vardı. Bu da ailenin yüz karasının telafisiydi bir bakıma. Adı Pete’ti.

Briar Martin için yapılan törende Pete benimle sanki bir öğretmen ya da radyoda ne kadar iyi olduklarını anlatmak için şarkıları bölen adamlardan biri gibi konuşuyordu. Gelecekle nasıl başa çıkılacağı konusunda fikirler verdi. Zekama güvenebilir miyim diye merak ediyordu. Avukat olmamı ve bir kuru temizlemeci açmamı önerdi. Kaynaktan vergi ödememem konusunda beni uyardı. Konuşurken sesi bir alçalıp bir yükseliyordu ve her cümlesi soru gibi geliyordu. Bulduğum ilk fırsatta hızla yanından uzaklaştım.